29 Eylül 2011 Perşembe

Kendime Her Gün Sadece 5 Dakika


Kadınları bakımdan gelen güzellikle buluşturan Dove, 4 Adımda Bakıma Yolculuk Treni  23 – 26 Eylül arasında Ankaralı tüketicilerle buluştu. 23 Eylül' de Excel İletişimden Ayça Hanımın davetiyle biz bloggerlar da oradaydık. Dove ile kişisel bakımın 4 adımı olan “Temizleme”, “Yıpranmış saçlar için uzman bakım”, “Koltukaltı bakımı” ve “Nemlendirme”yi konuştuk.
Benim için bu etkinlik bir ilkti çünkü Ankara' da katıldığım ilk firma etkinliği oldu. Keşke Ankaralı blogger arkadaşlarımız daha fazla katılım gösterselermiş. Onları da tanımış olmayı çok isterdim.
Ankara Garının evime uzaklığını ve trafik durumunu iyi bilemediğimden vaktinden çok erken garda oldum. Perakende Trenindeki diğer firma vagonlarına göz atmaya da vaktim oldu. Dove vagonu da diğer firmalar gibi halktan çok ilgi gördü, sürekli yapılan aktivitiler ve yarışmalarla hediyeler dağıtıldı.
Unileverden Dove Marka Müdür Yardımcısı Melodi hn ve Dermatolog Doktor Eylem Acar ile soru cevap eşliğinde keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Hanımlar konu güzellik ve bakım olunca sorular ve sorunlar oldukça fazla oluyor haliyle. Saç ve cilt kuruluğu, güneşin cilde etkileri, kişisel bakımda yaptığımız hatalar ve yanlış bildiklerimiz, bakım ürünleri seçerken dikkat etmemiz gerekenler konusunda oldukça bilgilendirici oldu benim açımdan.

Günlük koşturmacalarımız içinde çoğumuz kişisel temizlik ve bakıma ne yazık ki yeteri kadar vakit ayırmıyoruz.Dove da aslında tam olarak bu konudaki farkındalığı artırmak amacıyla yola çıkmış bu trenle beraber. İstanbul Haydarpaşa'dan yola çıkan bu trenle tam 9 şehri dolaşıp halkla buluşmuş ve son durak yine Haydarpaşa olacak. Hatta tren bugün İstanbul Haydarpaşa Tren Garında. Yolu oraya düşenler bir uğrayıp kendilerini azıcık şımartsınlar.
Eylem Hanım ve Melodi Hanımla yaptığımız bilgilendirici sohbetin ardından bizler de Dove Bakım Vagonundaki uzmanlara danıştık. Saç analizi yaptırdım ben de ilk olarak. Ankara' ya taşındığımdan beri en önemli cilt sorunlarından biri cilt kuruluğu oldu bende. İstanbulda nemli havaya alışkın olan cilt tepki gösteriyor haliyle. Yapılan cilt ve saç analizleri de bunu doğruladı. Uzmanların da tavsiyesiyle saçlarımı ve cildimi daha iyi nemlendirmem, daha çok su içmem, çok sıcak su ile banyo yapmamam ve saçıma ve cildime uygun ürünleri tercih etmem gerektiğini öğrendim. Ve sebep her ne olursa olsun asla geceleri cildimi temizlemeden yatağa gitmemem gerektiğini. Aslında bunların çoğunu hatta hepsini biliyoruz da sanırım biraz ihmal ediyoruz kendimizi. Her şeye gün içinde fazlasıyla vakit bulup yapıyoruz ama sıra kendi öz bakımımıza gelince boşveriyoruz. Halbuki günde sadece 5 dakika bu iş için yeterli. Önce kendime sonra tüm okuyucularıma tekrar hatırlatayım bunu da.
Cilt ve saç analizi sonrasında sıra el masajında idi. Benim gibi el kremlerini neredeyse yeme derecesinde çok tüketen biri için en keyifli an bu andı. Masaj koltuğuna oturup da ellerimi bakım uzmanına teslim ettiğimde yüzüme yansıyan rahatlığa bakar mısınız? Pamuk gibi oldum resmen.


Bu keyifli davet için öncelikle Excel İletişim'den Sevgili Ayça' ya çok teşekkür ediyorum. Yepyeni bir Ankaralı olarak Excel beni burada da unutmadığını gösterdi. Dove yetkilisi Melodi hanım ve doktor Eylem Acar' a da kocaman teşekkürler, güleryüzlü sohbetleri için. Bir büyük teşekkür de Dove vagonundaki tüm bakım uzmanı arkadaşlara.


28 Eylül 2011 Çarşamba

Ankara Kalesi And Cafe


Ankara' da olmamızın en güzel taraflarından birisi sürekli yeni yerler keşfetmek ve doyasıya turist olmak. Her haftasonu eğer yapacak önemli bir işimiz yoksa kahvaltı sonrası fotoğraf makinemizi kapıp atıyoruz kendimizi dışarı ve düşüyoruz yollara. İnsanın kendi gibi aynı şeylerden keyif alan biriyle evli olması da başka bir keyif tabii ki. Geçtiğimiz haftasonu da evliliğimizin 7. yıldönümü dolayısıyla önce Amasra planları yapıp sonra vazgeçtik. Ankara' yı keşfetmeye devam edelim istedik. Cumartesi günü rotamız Ankara Kalesi ve çevresiydi.

 


Yolunuz buralara düşerse vakit ayırıp mutlaka uğrayın derim ben. Tüm şehri en tepeden görebileceğiniz bir yer Kale. Biz İstanbullular alışmışız ya her tepeye çıktığımızda bir yerlerden denizi görmeye, burada canımı en çok sıkan şey de bu. Deniz yok ki bu şehirde :(( Her yüksek yere çıkarken büyük adama '' Denizi görebilecek miyim buradan ? '' diye soruyorum. Denizi henüz göremedim ama huzurunuz olduğu sürece fazla bir değeri de yok. Tam olarak alışamadım ama sevdim bu sakinliği; birbirimize ayırdığımız bol vaktimiz oldu daha ne olsun.

Cumartesi günü hava biraz rüzgarlı ve küçük bey kalede tehlikeli yerlere çıkıp oturma isteğiyle bizi korkutunca fazla dolanmadan karnımızı doyuracak yerler bakındık. Kale' nin içinde And Cafe ilişti gözümüze. İyi ki de öyle olmuş. Çok sakin ve insanı dinlendiren bir yer.Cafenin iç mekanı da oldukça güzel dizayn edilmiş, özellikle turistlerin çok ilgisini  çekiyor gördüğüm kadarıyla. Biz de turist sayılırız sonuçta. Geziyoruz, dolaşıyoruz ve bundan inanılmaz keyif alıyoruz.

 



Genel olarak bu tarz cafelerin mutfaklarının çok başarılı olamadığı gibi bir inancım var nedense. Sanki sadece manzarayla doymak yetermiş gibi mutfak ikinci plana atılabiliyor. Tamamen benim fikrim.  O sebeple çok basit bir bazlama sipariş ettim  patatesli ve tavuklu kendim için. Küçük adama da Penne Makarna söyledik sebzeli. Bazlama o kadar başarılı ve göz doyurucu sunulmuştu ki fotoğrafını çekmek için bile vakit kaybetmeden yemeye koyulmuşum. Makarnada malzeme cömertçe kullanılmıştı ve lezzeti  çok başarılıydı. Çok sıklıkla dışarıda yediğim lapa gibi çok haşlanmış makarnalardan değildi, bildiğiniz al dente. Közlenmiş kırmızı biber ve kurutulmuş domates de çok yakışmıştı. Daha nasıl anlatayım işte gidin ve tadına bakın.

 


Veeee yemek sonrası manzaraya karşı bir tatlı keyfi yapmadan kalkmadık masadan. Bol Çikolatalı Brownie inanılmaz başarılıydı bence. Ankara' ya geldiğimizden beri birkaç yerde daha yedim brownie fakat And Cafe hakkını tam olarak vermiş. Daha önce yediklerim '' Bu şehirde kimse brownie nedir bilmiyor sanırım, yoksa bunu brownie diye yutturuyor olamazlar müşterilerine '' dedirtmişti bana. Burada yenebilir hem de afiyetle. Onun da fotoğrafını çekmemişim ama aşağıdaki fotoğraftan lezzetine dair bir fikriniz oluşur belki. Bu şekilde her yanını çikolataya bulayarak yemeyi nasıl başarıyor hiç bilmiyorum ama.

İşte Ankara'dan bir haftasonu gezisi notları bunlar. Aynı gün yemek sonrası Çengelhan Rahmi Koç Müzesini de gezdik. Onu da başka bir postla paylaşayım olur mu ?

26 Eylül 2011 Pazartesi

Patlıcan Kavurması

 Bazı sebzeler var ki onlarla yapılan her yemek tartışmasız lezzetlidir. Patlıcan bu sebzelerin en başında gelir bence. Patlıcan kavurmasını daha önceden hiç yememiştim. Birkaç hafta önce Güler Abla' da yedim ilk defa ve hemen ertesi gün de evde denedim. Daha önceden neden bu lezzetten haberim olmamış şaşırdım. Meğerse Karadeniz' de çok sık yapılırmış, aynen Fasulye Turşusu Kavurması gibi.

Malzemeler:
1 kg patlıcan
2 adet kuru soğan
5-6 diş sarımsak
1 adet kırmızı biber
3-4 yemek kaşığı zeytinyağı
tuz, karabiber
yarım demet dereotu

Yapılışı:
1. Patlıcanları alacalı olarak soyup küp küp doğrayın ve tuzlu suda acısının çıkması için yarım saat bekletin.
2. Suyunu süzüp patlıcanları sıkın ve kenara alın.
3. Soğanları ay şeklinde doğrayıp zeytinyağında soteleyin. Sarımsakları ekleyin.
4. Kırmızı biberleri doğrayıp birkaç dakika kavurun ve patlıcanları ekleyin.
5. 10 dk kadar patlıcanları kavurunca tuzunu, karabiberini katın.
6. Servis tabağına alıp üzerine ince kıyılmış dereotunu serpiştirin.

Afiyet olsun

21 Eylül 2011 Çarşamba

Kıymalı Patatesli Börek


Kime niyet kime kısmet, lafına çok inanırım ben. Biz planlar yaparken hayat bizim için başka yollar çizer. O yüzden plansız programsız hayat daha güzel. Geçen hafta İstanbul' dan gelecek misafirlerim için yapıp, onlar yemeğe gelmekten vazgeçince yan daireye yeni taşınan komşularıma kısmet olan börek bu. Ben böreği yapıp da teyzemlerin yoldan çok yorgun geldiklerini ve yemeğe gelmeyeceklerini öğrenince yan komşularıma kısmet oldu börekler. Elimde sıcacık börekler dolu tabakla yan dairenin kapısını çalınca karşılaştığım güleryüzlü insanlar ne güzel adetlerimiz olduğunu hatırlattı tekrar bana. Beni de keşke böyle karşılayan komşularım olsaymış buralarda.

Malzemeler
6 adet yufka
1/2 kg kıyma
2 adet orta boy patates
1 adet kuru soğan
tuz, karabiber, pulbiber
susam, çörekotu
1 adet yumurta
3 yemek kaşığı yoğurt
1 su bardağı su
3-4 yemek kaşığı zeytinyağı

Yapılışı:

1. Soğanı yemeklik doğrayıp çok az zeytinyağında soteleyin.
2. Kıymayı ekleyip kavurun ve rendelenmiş patatesleri de ekleyip 5 dk daha kavurun.
3. Baharatları ve tuzunu katıp ocağın altını kapatıp soğuması için iç harcı kenara alın.
4. Yoğurdu, suyu, yumurtayı ve zeytinyağını iyice karıştırın.
5. Yağlı fırın kağıdı serilmiş tepsiye ilk yufkayı serin ve üzerine kaşıkla yoğurtlu harçtan yayın.
6. Yufkaların yarısını bu şekilde tepsiye yayıp her yufka arasına harç dökün.
7. Kıymalı iç harcı tepsinin her yerine eşit olarak dağıtın.
8. Kalan yufkaları da yine aralarına yoğurtlu harçtan sürerek tepsiye dizin.
9. Son yufkanın üzerine de kalan harcı sürüp susam ve çörekotu serpiştirin.
10. Tepsiyi fırına yerleştirmeden önce dilimleyin ve 180 derecede önceden ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar pişirin.
11. Fırından çıkınca 10 dk kadar dinlendirip sıcak servis yapabilirsiniz.

Afiyet olsun

19 Eylül 2011 Pazartesi

Arpa Şehriye Pilavı ve Et Sote


Benim için pilavın yeri hep ayrı olmuştur. Fakat pirinç pilavı kastettiğim. Her gün her öğün önüme koysalar yemekten ne bıkarım ne şikayet ederim. Tabii bir de kilo aldırmasa ne güzel olurdu. Küçük adam da biraz bana çekmiş bu konuda, o da severek yer pirinç pilavını. Bir de arpa şehriye pilavını. Evde hiç yapmamıştım, geçen yıl okulda severek yediğini öğretmeni söylemişti, nedense elim değip de hiç yapmadım. Ne büyük bir haksızlık etmişim meğerse kendimize. Nasıl güzel bir lezzetmiş. Bundan sonra et ve tavuk yemeklerinin yanına daha sık yapacağım.

Arpa Şehriye Pilavı

Malzemeler
2 su bardağı arpa şehriye
2,5 su bardağı sıcak su
1 yemek kaşığı tereyağı
1 yemek kaşığı zeytinyağı
tuz

Yapılışı:
1. Tereyağını pilav tencerenize alın ve eriyince zeytinyağını da ekleyip arpa şehriyeyi rengi kahverengiye dönene kadar kavurun.
2. Yeterince kavrulunca suyunu ve tuzunu ekleyip ocağın altını kısın.
3. Suyunu çekince demlenmesi için tencerenin üzerine kağıt havlu koyun.
4. Sıcak olarak servis yapın.

Et Sote

Malzemeler
500 gr kuşbaşı kuzu ya da dana eti ( ben dana eti kullanıyorum biraz geç pişiyor ama kokmuyor )
1 adet soğan
1 yemek kaşığı zeytinyağı
2 adet orta boy domates
tuz, karabiber, kekik


Yapılışı:
1. Soğanı yemeklik doğrayıp zeytinyağında soteleyin.
2. Etleri yıkayıp suyunu çok süzdürmeden tencereye alın ve kısık ateşte etler suyunu salıp çekene kadar iyice pişirin. Suyunu çektiğinde eğer hala sert ve pişmemişse kaynar su ekleyerek pişirmeye devam edin. Etler tamamen pişene kadar bu şekilde su ekleyerek pişirmeye sürdürün.
3. Domatesleri rendeleyip baharatlarını ekleyip 15 dk kadar daha pişirip ocağın altını kapatın.

Afiyet olsun.

Arpa şehriye pilavının yanında et sote çok yakıştı. Pirinç ya da bulgur pilavı yerine alternatif birşeyler ararsanız kesinlikle denemelisiniz. Çok geç kalınmış bir tavsiye oldu ama idare ediverin işte.

16 Eylül 2011 Cuma

Yoğurtlu Kuskus Salatası


Ankara'ya geldikten sonra kendim için yaptığım en güzel şey yemek dergilerime ve kitaplarıma sürekli elimin altında olabilecekleri bir yer bulmam oldu. Hal böyle olunca çalışma masamda her daim bir yemek kitabı ya da dergisi açık halde oluyor. Sayfaları çevirip gözümün beğendiklerini işaretleyip denemeye çalışıyorum vakit oldukça. Kuskus daha önceden hiç yapmamıştım. Farklı bir şey denemek de istediğim için bu defa bunda karar kıldım. Yaptığım akşam Güler Abla ve Ali Abilere yemeğe davetliydik, salatayı oraya götürdüm. Onların da beğenisini alınca tarifi paylaşmaya geldi sıra.

 Malzemeler:
1 paket kuskus
4 yemek kaşığı süzme yoğurt
2 çorba kaşığı yoğurt
1 çorba kaşığı mayonez
1/2 demet dereotu
3-4 diş sarımsak
1 çorba kaşığı susam
1/2 çorba kaşığı sıvıyağ
tuz

Yapılışı:
1. Kuskusu haşlayın ve fazla suyunu süzüp soğuması için kenara alın.
2. Süzme yoğurt, yoğurt, mayonez, ince doğranmış dereotu, sarımsak ve tuzu kuskusla karıştırın.
3. Arzu ettiğiniz bir kaba streç film kaplayıp içine kuskusu yerleştirin. Buzdolabında 1-2 saat kadar bekletin.
5. Servis tabağına ters çevirip üzerine yağda kavrulmuş susam serpiştirin.
6. Soğuk olarak servis yapın.

Afiyet olsun.

14 Eylül 2011 Çarşamba

Islak Kurabiye ( Brownie Kurabiye )


Bu güzeller yazın en sıcak günlerinden kalma. Kumbağ' da evimizde ağırladığımız misafirlerimiz için hazırlamıştık Ece ile birlikte. Bir tane yemekle asla kendinizi durduramayacağınız bir tarif bu, o sebeple iyi mi kötü mü siz karar verin. Öyle kavanoza koyayım da günlerce gidip gelip yiyeyim diyeceğiniz bir kurabiye de değil. Mümkünse kalabalık bir davetli grubunuz varsa deneyin yoksa hepsini mideye indirmek için kendinize habire bahaneler yaratacaksınız. Öyle ki bunlar bitene kadar bizim küçük adamın ağzı hiç durmadı, ne zaman görsem elinde mıncık mıncık bir kurabiye.  En kısa sürede büyük adamı da tanıştırmak istiyorum bu lezzetle. Eminim o da hiç affetmeyecektir bunları. Tarif  Sevgili Tümaycığıma ait. Tarifi de aynen onun blogundan olduğu gibi aldım ve uyguladım.

Malzemeler:



1 adet margarin (oda sıcaklığında)
2 adet yumurta
1 çay bardağı fındık yağı
2 kahve fincanı toz şeker
1 paket kakao (8-9 yemek kaşığı)
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
Aldığı kadar un
Şerbeti için
1 su bardağı süt
1 su bardağı toz şeker



Yapılışı:

1. Kurabiye için gerekli olan tüm malzemeleri genişçe bir yoğurma kabına koyup karıştırın.
2. Ele yapışmayacak bir hamur elde edinceye kadar unu ilave ederek yoğurun.
3. Kulak memesi kıvamına gelince yağlanmış fırın tepsisine yuvarlayarak dizin.
4. 170 derecede önceden ısıtılmış fırında 10 dakika kadar çatlayana kadar pişirin.
5. Bu esnada şerbet için süt ve şekeri ayrı bir kapta karıştırın.
6. Şeker tamamen eriyinceye kadar karıştırarak eritin. Kesinlikle ateşe koymayın.
7. Pişen kurabiyeleri sıcakken soğuk süt şerbetine batırın ve bir saklama kabına dizin.
8. Kalan şerbetinizi de kurabiyelerin üzerine dökün.
9. Oda ısısına gelince servis yapın.

Bu şekilde saklama kabı ile buzdolabına kaldırıp saklayabilirsiniz.

13 Eylül 2011 Salı

Kış Hazırlıkları Menemen Harcı ve Rende Domateslerim

 Geçen haftadan beri mutfakta en çok haşır neşir olduğum sebze domates. Elimden 40 kilodan fazla domates geçti bir haftada. Bayılıyorum kış için böyle karınca misali hazırlıklar yapmaya. Bizim eve Ekim' den Mayıs ayına kadar hiç domates girmiyor. Kışın yenilen domatesin zaten ne lezzeti var ne de faydası. Mümkün olduğu kadar da salça kullanmamaya çalışıyorum. Böyle olunca da bu aylarda bol bol domates mesaisi gerekiyor. Zahmetsiz keyif olmuyor...

 Geçtiğimiz haftaya küçük beyimizin kahvaltıda en sevdiği şeylerden biri olan menemen için harç hazırlayarak başladım. Bunu duyan birçok kişi de nasıl yaptığımı sorup tarif istedi benden. Ben de demek ki bilmeyen çok kişi var diye blogda bunu paylaşayım istedim. Elbette bu konuda otorite değilim, öyle bir iddiam da yok. Amaç sadece fikir paylaşımı. Dileyenler domatesler tezgahlardan eksilmeden birkaç kavanoz da olsa yapıp denesin bence. Ben geçen hafta sadece 4 kavanoz kadar yaptım, önümüzdeki hafta biraz daha yapmam gerek. Kışın mis kokulu menemen yemek için kolları sıvayın.

Menemen Harcı İçin Malzemeler ( 4 kavanoz için )
4 kg domates
1/2 biber
1 baş sarımsak
zeytinyağı

Yapılışı:
1. Biberleri yıkayıp temizleyip ufak ufak kesin ve zeytinyağında soteleyin.
2. Domatesleri yıkayıp kabuklarını soyup küp küp doğrayın ve sotelenen biberlere ekleyin
3. Domatesli harcınız pişerken sarımsakları da doğrayıp ekleyin.
4. Yaklaşık 1/2 saat piştikten sonra sıcak sıcak kavanozlara doldurup kapağını sıkıca kapatıp kavanozları ters çevirin.
5. Soğuduktan sonra kavanozları kışın kullanmak üzere kaldırabilirsiniz.

Not: Kimileri kavanozları 1 gece ters bekletiyor bildiğim kadarıyla. Ben soğuduktan sonra kaldırıyorum ve eğer kapağın ortası hafif içe çökük ise olmuş demektir.
Ben tuzunu menemeni hazırlarken ekliyorum.
Kullanmak istediğiniz zaman sadece kavanozu açıp  tavada az bir süre pişirip yumurtasını ve tuzunu ekleyip menemeni hazırlayabilirsiniz.


Kış için Rende Domateslerim

Kış için menemen harcını ilk defa geçen yıl yapmıştım. Ama yıllardır rende domateslerimi hazırlarım. Kendimi bildim bileli annemle beraber yapardık. Evlendikten sonra bir süre annemden arakladım kavanozlarını. Sonra baktım ki mutfakta mesaim artıyor, yemekle haşır neşir durumum almış başını gidiyor annemi azad ettim. 3 yıldır sadece kendi yaptığım rende domateslerimi tüketiyoruz kışları. Bu inanılmaz bir haz veriyor bana. Yılın bu zamanı geldiğinde kavanozlarım ortaya çıkıp yıkanıp hazırlanıyor, kapakları kötü olanlar yenileriyle değiştiriliyor, pazarlarda uygun fiyata güzel domatesler aranıp bulunuyor ve kollar sıvanıyor. Her yıl azar azar yapardım, tek bir gün içinde yapmak gözümü korkuturdu. Bu sefer tam 33 kilo domatesi sadece 5 saat içinde hazırlayıp bu işin de üstesinden geldim. Boşta kalan kavanozları da önümüzdeki hafta doldurup bu senenin domates faslını sonlandıracağım inşallah. Ekim sonu itibariyle de kısmetse afiyetle yemeye başlayacağız. Bunu da nasıl hazırladığımı kısaca anlatayım. Gerçi artık hemen herkes biliyor ama illa ki bilmeyenler vardır.

Genellikle rende ile yapılıyor bu fakat ben son iki yıldır blender ile yapıyorum. Böylece hem pratik oluyor hem de daha kısa sürede tamamlanıyor. Bir de ben kışlık hazırlarken mümkünse yumurta domates denilen domateslerden kullanıyorum. Bunlar hem daha az sulu olduğu için daha fazla kavanoz  çıkabiliyor hem de daha lezzetli oluyorlar.
 
Malzemeler
Domates ( ihtiyacınız kadar )
Yeteri kadar konserve kavanozu

Yapılışı:
1.Domatesleri yıkayıp temizleyip kenara alın.
2. Büyükçe bir tencereye su doldurup kaynatın. Başka bir büyük tencereyi de ocağa alın.
3. Kaynayan suya domatesleri sığdığı kadar atın ve bir dakika kadar kaynar suda tutup süzgeç yardımıyla alıp soyuk suya atın. Böylece domateslerin kabukları kolayca soyulacak ve kabuklarını kesmekle uğraşmaya gerek kalmayacaktır. ( Dileyen tek tek kabuklarını bıçakla da soyabilir.)
4. Kabuğu soyulan domateslerin ortasındaki çöpü temizleyip büyükçe parçalara ayırıp tencereye alın ve blenderden geçirin.
5. Ocağın altını açıp domatesi kaynatmaya başlayın.Tencerenin üzerinde biriken köpükleri temizleyin.
6. Kaynamaya başladıktan sonra en az 15 dakika kadar pişirin.
7. Ocağın altını kapatmadan sıcakken domatesleri kavanozlara doldurup sıkıca kapağını kapatın ve ters çevirin.
8. Vaktiniz varsa bir gece ya da kavanozlarınız soğuyana kadar bekletin.
9. Ertesi gün kavanozlarınızın kapaklarının iyi kapanıp kapanmadığını kontrol edin ve kışın kullanılmak üzere kaldırın.

Kışın afiyetle yiyebilirsiniz.

Not: Ben bu domates kavanozlarımı kışın her türlü yemekte ve çorbalarda kullanıyorum.
Bu harcı hazırlarken tuz ya da yağ kullanmıyorum.





7 Eylül 2011 Çarşamba

Mürdüm Eriği Reçeli

Reçel konusunda evlendiğimden beri anneme ve anneanneme dayamıştım sırtımı. Öyle ki evde her daim ihtiyacımızdan çok fazla reçelimiz oldu. Çilek mi istersiniz, portakal mı, üzüm mü ne aklınıza gelirse evde olurdu. Zaten oldum olası hazır reçelleri hiç sevmem, ev reçeli gibisi yoktur benim için. Her ikisi de her yaptığı reçelden bir koca kavanozu bize getirdiği için stok fazlamız olurdu. Artık yaban ellerde bir reçel getirenimiz de yok. Bazen iş başa düşer. Şaka bir yana geçen yıldan bu yana ufak ufak reçel konusundaki tembelliğimi atmaya başladım. Geçen yıl yaptığım Mürdüm Eriği reçelim tadan herkes tarafından beğenilince bu yıl yine yapayım dedim. Meyve olarak mürdüm eriğini hiç sevmem ama reçel olarak hafif mayhoş tadıyla son yıllardaki en favori reçellerimden biri oldu diyebilirim. Tabii ki çilek açık ara farkla önde gidiyor.

Malzemeler:
1 kilo mürdüm eriği
1 kilo toz şeker
1/2 adet limonun suyu

Yapılışı:
1. Erikleri yıkayıp çekirdeklerini temizleyip küp küp doğrayın ve derin bir tencereye alın.
2. Üzerine toz şekeri ekleyip tencerenin kapağını kapatın ve mümkünse bir gece o şekilde bekletin.
3. Ertesi gün tencereyi ocağa alıp içine su eklemeden orta ateşte pişirmeye başlayın
4. Arada bir karıştırıp üzerinde biriken köpükleri bir kaşık yardımıyla alın.
5. Kaynamaya başlayınca kısık ateşte 10-15 dk daha pişirin ve limonun suyunu ekleyin.
6. Kıvamının olup olmadığını kontrol etmek için bir çay tabağına bir kaşık reçel koyup soğumasını bekleyin. Soğuduğunda parmağınızla ortasından kestiğinizde eğer yavaş yavaş birleşiyorsa reçeliniz olmuş demektir.

Afiyet olsun.

Reçel yaparken bazı püf noktaları var ki onları da paylaşayım bari de tam olsun.
* Reçel yaparken bir gece önceden şekerde bekletmeniz şart değildir. Vaktiniz yoksa hemen de pişirebilirsiniz.
* Pişen reçeli iyice soğumadan kavanozlara koymayın ki sonradan küflenmesin.
* Reçeli ne kadar uzun süre kaynatırsanız reçel o kadar koyu kıvamda olur. Soğuduğunda kıvamı biraz daha koyulaşacaktır, bunu da dikkate alarak süreyi ayarlayın. Kıvamın olup olmadığını yukarıdaki tabak testiyle de anlayabilirsiniz
* Reçel pişerken üzerinde biriken köpükleri eğer almazsanız sonradan şekerlenebilir.
* Reçel kavanozuna ıslak kaşık sokmayın, bu da küflenmeye sebep olabilir.

6 Eylül 2011 Salı

Haşhaşlı Kurabiye

 Uzun zaman olmuş yapalı, sayfanın yan tarafında paylaşılacağı günü beklemiş usul usul. Araya bir de Ramazan girince kalakaldı orada. Bugün de ona sıra gelmiş. Tarif cankuşum Betül' den. Evde her daim bir kurabiye kavanozunda tazecik dursun, gelene gidene kahveyle çayla ikram edilsin, o kadar leziz.

Malzemeler:
125 gr soğuk tereyağı
1 kahve fincanı sıvıyağ
1 kahve fincanı yoğurt
1 tatlı kaşığı sirke
1 tatlı kaşığı tozşeker
1 tatlı kaşığı tuz
1 çay kaşığı kabartma tozu
2 çorba kaşığı haşhaş
500 gr un
üzeri için 1 yumurtanın sarısı


Yapılışı:
1. Soğuk tereyağını küp küp parçalara ayırın. Unun 2/3 ünü tereyağına yedirin.
2. Sıvıyağ, sirke, yoğurt, tuz, şeker, haşhaş ve kabartma tozunu ekleyin.
3. Geri kalan unun aldığı kadarını hamura ekleyip kulak memesi kıvamında yoğurun.
4. Hamurun üzerini örterek buzdolabında yarım saat dinlendirin.
5. Hamuru yarım cm kalınlığında merdaneyle açıp istediğiniz kalıpla şekil verin.
6. Yağlı kağıt serilmiş tepsiye alıp üzerlerine yumurta sarısı sürün ve 15-20 dk kadar 180 derecede pişirin.

Afiyet olsun