31 Ocak 2011 Pazartesi

Ankara' dan Bildiriyorum...


Evettt Ankara' dan bildiriyorum. Sömestr tatilini fırsat bilip büyük adamı ziyarete geldik. Gelmemizle kar da geldi peşimizden. Cuma akşamı çok büyük bir heyecanla otobüsten inip de babamıza sarılınca gözümüz hiçbir şeyi görmez oldu. Ne soğuk, ne uzak, ne İstanbul hiçbir şey umurumuzda değildi. Biz yanyana idik ve şükretmek için daha fazlasına gerek yoktu. O mutlulukla uyuyup da Cumartesi güne karla merhaba deyince daha bir mutlu olduk. Küçük adam bol bol yuvarlandı karlarda, kendi deyimiyle karpotu oynadı. Hava soğuk diyip de evde de oturmadık. 2 günde 2 kez tiyatroya gitti küçüğüm, İstanbul' da olsa haydan huydan başka iş çıkardı kesin. Burada en çok keyfi o yapacak anlaşıldı. Armada ve Panora AVM' leri gezinip yeni şehrimizi solumaya alışmaya çalıştık. Soğuktan iç mekanlara mecbur kaldık ama nasılsa daha bol vaktimiz olacak yakında. Cumartesi günü doğumgünümdü, büyük adamın şu anda evinin olduğu sitenin altında çok güzel bir balık lokantası var, Kalbur Balık Restaurant. Ankaralı olanlar bilirler, çok minik ama tıklım tıklım dolu bir yer. Cumartesi akşamı çekirdek aile yemeğimizi orada yedik, enfes mezeler eşliğinde ve muhabbetle. 35 yaşıma yeni şehrimde girdim, bakalım kaç yıl daha Ankara' da kutlamak nasip olacak? Ama şunu anladım ki insanın evi, eşi, çocuğu neredeyse yüreği de orada atıyor, oraya ısınıyor. Daha tam olarak buralı olmadık, vaktimiz var ama güzel olacağına dair hislerim kuvvetlendi. Umarım öyle de olur.

Bu arada doğumgünümde beni telefonla arayan, mesaj gönderen, mail yollayan, yorum bırakan herkese çok teşekkür ederim. Hatırlanmak, sevilmek, bunun belli edildiğini görmek bambaşka. Kocaman bir teşekkür de büyük adamıma. Beni Ankara' da Cuma akşamı eve girer girmez koca bir paketle karşıladı; Nikon D3100 fotoğraf makinesi. Hediyenin büyüğü küçüğü olmaz ama ne kadar istediğimi, ilk aldığımızı daha elimize ulaşmadan çaldırdığımızda yaşadığım hayal kırıklığını biliyordu. Beni ne kadar mutlu ettiğini söylememe gerek yok sanırım. Cuma akşamından beri ağzım kulaklarımda geziniyorum. En yakın zamanda bir kursa gidip makineyi kullanmayı  iyice öğrenip güzel mamalar eşliğinde sizlerle de paylaşmak niyetim.

Not : Üstteki fotoğraf Or-An ' da evin camından cici oyuncağımla çekilmiştir :)

26 Ocak 2011 Çarşamba

İglo Vegetable Fingers


Son günlerde evde pek bir yemek telaşı yok. Büyük adam yanımızda olmayınca küçük beyle biz anlaşıp gidiyoruz kuzu kuzu. Anne mutlu, yavru mutlu modundayız. Ben de haliyle biraz kendime çekidüzen vereyim derdine düştüm, akşamları mümkün olduğunca erken yemeye çalışıyorum. Küçük adam için sevdiği şeyleri yedirme, sevmediklerini de kandırmaca yoluyla yedirme çabalarına devam elbette. O çaba ne zaman biter hiç bilmiyorum inanın.  İglo' nun ürünleri de hem onun için hem de benim için tam bir kurtarıcı niteliğinde. Küçüğüm tam bir Fish Fingers delisi, anne de bu ara Vegetable Fingers tutkunu oldu.

Bu öğlen yemeğim de şu yukarıda gördüğünüz menü oldu. Bol salata eşliğinde mis gibi Vegetable Fingers. Hem sağlıklı hem de inanılmaz lezzetli bir menü oluyor. Ardından da bir fincan kahve, keyfime diyecek yok şu an. Bu arada küçük adam bugün ilk defa yuva arkadaşları ve öğretmenleri ile birlikte tiyatroya gidecekti. Ben sabahtan beri evde oturacak yer bulamadım stres oldum. Büyüdükçe; benden, bizden ayrı sosyal ortamlara girdikçe nasıl da gurur duyuyor insan. Bir o kadar da endişe, nasıl olur, nasıl gider gelir, ya öyle olursa ya da böyle olursa. Habire senaryolar uçuşup duruyor beynimde, anne olmanın hiç rahatı yok. Bunu bilir bunu söylerim. Annemde yıllardır kızdığım ne kadar huy varsa hepsi bir bir gün yüzüne çıkmaya başladı bende de.

İşte içimi de döktüm rahatladım.

25 Ocak 2011 Salı

Sebzeli Dereotlu Muffin


Bu muffinler geçtiğimiz haftasonu çok lezzetli bir masada yerlerini aldılar, yanlarında her biri bir ustanın elinden çıkmış enfes lezzetlerle beraber. Cumartesi günü Sevgili Sevil' e davetliydim. Aslında hiç de gidebilecek durumda değildim. Pazar günü büyük adamı Ankara' ya yolcu edeceğim için evde bir dolu yapılacak işim vardı. Fakat Sevilcim çok ısrar edip de '' Zaten yakında istesen de katılamayacaksın bu buluşmalara, nolur gel'' diyince kıramadım onu. Onca yolu göze alıp elimde muffinlerim düştüm yollara. Neyse Cumartesi gününün ayrıntıları ve fotoğrafları daha sonra gelecek. Şimdilik bu sebzeli muffinlere bakıverin biraz. Bu muffinlerden yapıcam diye başladım işe ama sonra tamamen farklı birşey çıktı ortaya.

Malzemeler:
4 yumurta
1 su bardağı yoğurt
2 su bardağı un
4 yemek kaşığı zeytinyağı
1 ince dilim beyaz peynir
5-6 dal dereotu
1 adet kapya biber
1 adet çarliston biber
kabartma tozu
tuz, pulbiber
2 yemek kaşığı haşhaş tohumu

Yapılışı:
1. Yumurtaları, kabartma tozunu, unu ve zeytinyağını derin bir kapta mikserle çırpın.
2. Ufalanmış beyaz peyniri, yoğurdu ve ince kıyılmış dereotunu ilave edip karıştırın.
3. Tuzunu, biberini ve küp küp doğranmış kapya biber ve çarliston biberi de ekleyin.
4. Kağıt muffin kalıplarınızın 3/4 ünü dolduracak şekilde karışımı paylaştırın.
5. Üzerlerine haşhaş tohumunu serpiştirin.
6. Önceden 170 derecede ısıtılmış fırında üzerleri kızarıncaya kadar pişirin.
7. Fırından çıkarıp sıcak ya da ılık olarak servis yapın.

Afiyet olsun.

20 Ocak 2011 Perşembe

Sebze Çorbası ( Kış Çorbası )


Mutfakla aramı düzeltmeye çabalıyorum. Yemek pişmiyor değil evde ama mutfakta bir kek çırpmayalı, kurabiye yapmayalı çok zaman oldu. Bir yandan işime de geliyor yemiyorum boş yere kalorili şeyler diye ama blog da benden yeni tarifler bekliyor. Görev aşkı diye bir şey var yani:)
Sabah yine buzdolabının önüne geçip de neler var, ne yapabilirim diye bakınırken azar azar kalmış sebzelerden çorba yapayım istedim. Evde bugüne kadar bilumum sebzelerle denediğim sebze çorbaları yapıldı; kimi severek yendi kimine burun kıvırdı evdeki beyler. Bu defa bayılacaklar bundan eminim.

Malzemeler:
1 adet kereviz ( yaprakları ile beraber )
1 adet havuç
3-4 adet çiçek brokoli
1 adet kuru soğan
3-4 dal semizotu ya da pazı ( ben semizotu kullandım )
tuz, karabiber
2,5- 3 bardak su


Yapılışı:
1. Kerevizi ve havucu yıkayıp temizleyin ve çok küçük olmayacak şekilde doğrayıp tencereye atın.
2. Brokoli çiçeklerini birkaç dakika sirkeli suda bekletip tencereye alın.
3. Soğanı dörde bölüp ekleyin
4. Birkaç dal semizotu ya da pazı yaprağını yıkayıp ekleyin.
5. Tuzunu, karabiberini ve suyunu da katıp önce yüksek ateşte, kaynamaya başlayınca da kısık ateşte 15 dk kadar pişirin.
6. Blenderdan geçirip sıcak servis edin.
Afiyet olsun.


16 Ocak 2011 Pazar

Bizim Gelin Blogger Oldu


Blog yazmak hayatımda kendi adıma yaptığım en güzel iş oldu. Ve artık kendi hayatımı güzelleştirmenin de ötesine geçerek başkalarının da hayatlarını renklendirmesine yardımcı oluyorum. Bu çok daha fazla keyif verici. Bu rengi hayatına katabilen herkes bence buna bağımlı hale geliyor zamanla. Tanıdığım en son bağımlı bizim yeni gelin Ece oldu. Gelin dediğime bakmayın, çok şükür ailemize katıldığından beri sıcaklığıyla, cana yakınlığıyla ve samimiyetiyle bizden biri oldu. Annemin yeni bir kızı, Nesli ile benim de yeni bir kızkardeşimiz daha oldu. Ve artık o da bir blogger. Yaptığı takılarını, mutfağındaki lezzetlerini paylaşmaya başladı bile.      4. Blog Yazarları Buluşmasında henüz yepyeni bir blogger idi ve birçoğunuzla da orada tanışmıştı zaten.

''Hayat Penceremden''   hoşgeldin aramıza. İzleyicin, ziyaretçin, yorumların hep bol olsun.

15 Ocak 2011 Cumartesi

Pazılı Börek


Bir keyifsizlik,  bir tembellik hali var ki üzerimde hiç sormayın. Şu son günlerin en gündem maddesi ( !!! ) bizim için Ankara oldu olalı, mutfakla aram açıldı sanki. Heyecan, ne olacağını bilememenin verdiği iç sıkıntısı, kalp çarpıntısı,  ne derseniz kabul. Sadece karnımızı doyuracak kadar birşeyler hazırlayıp kendimi atıyorum mutfaktan dışarı. Bırakın yeni tarifler denemeyi bazı günler çorba bile yapmak güç geliyor. O kadar aramız açıldı mutfağımla yani. Barışacağım günleri iple çekiyorum. Yine güle oynaya kollarımı sıvayıp una yumurtaya bulanmayı, yemek kitaplarımı karıştırıp denemek istediğim tariflerin sayfalarını kıvırıp hazırlanmayı, fotoğraflama için uygun vakti kollamayı özledim.

Pazılı börek de bu aralar evde pişenlerden biri. Evin ıspanak sever küçük adamını kandırma amacına yönelik bir girişimin sonucu. Tembellik dedim ya öyle böyle değil, ıspanak yıkamanın bile güç geldiği bir gün küçük adama pazı ile börek yapayım ve ıspanaklı diye kandırayım dedim. Oldu mu oldu valla. Ayıla bayıla '' Temel Reis oldum '' nidalarıyla yedi börekleri.  O kadar seviyor ki ıspanağı evde her ıspanak piştiğinde      '' Kutuya koy lık lık lık içicem'' diye tutturuyor. Temel Reis gibi konserve kutudan içecekmiş ıspanağı:)

Malzemeler:
3 adet yufka
2 bağ pazı
1 adet kuru soğan
1/2 yemek kaşığı biber salçası
tuz, karabiber, pulbiber
1 su bardağı yoğurt
1 adet yumurta
1/2 çay bardağı sıvıyağ
üzeri için susam, haşhaş

Yapılışı:
1. Öncelikle böreğin iç harcını hazırlamak için pazıları yıkayıp temizleyip doğrayın. Bir tencereye alıp çok az su ile kısa süre haşlayın ( sadece yumuşayana kadar )
2. Genişce bir teflon tavayı kızdırıp sıvıyağ ekleyin, piyazlık doğranmış soğanı ekleyip pembeleşinceye kadar kavurun. Biber salçasını da katın.
3. Haşlanmış pazıları da ekleyip bir miktar daha kavurun. Son olarak baharatlarını ekleyip iç harcının soğuması için kenara alın.
4. Yoğurt, sıvıyağ ve yumurtayı bir karıştırma kabına alıp iyice çırpın. İçine biraz da su ekleyin.
5. Yufkaları bütün olarak masaya yayın. Yufkanın her yanını  fırçayla yoğurtlu harç ile ıslatıp yufkayı yarım ay şeklinde ikiye katlayın.
6. Yine yufkayı yoğurtlu harçla ıslatıp yufkanın geniş tarafına pazılı harçtan koyup  çok sıkı olmayacak şekilde sarın ve yağlı kağıt serilmiş ya da yağlanmış tepsiye yerleştirin.
7. Diğer yufkaları da aynı şekilde sarıp tepsiye yerleştirin. Kalan yoğurtlu harç ile yufkaların üzerini iyice ıslatın. Susam ve haşhaş tohumu serpiştirin.
8. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzeri iyice kızarıncaya kadar pişirin. Sıcak ya da ılık servis yapın.

Afiyet olsun

12 Ocak 2011 Çarşamba

TuzBİBER Dergisi 2011 Yılı ilk Sayısıyla Yayında


TuzBİBER Dergisi 2011 yılı Ocak sayısıyla yayında. Bu ay konuğumuz Sevgili arkadaşım Zeynep oldu. Daha neler neler var hemen bakıverin vakit kaybetmeden.

11 Ocak 2011 Salı

Alperen Bebek Gelmiş



Bu aralar üzerimdeki bu tembelliği atmam için bir bebek haberi almam gerekiyormuş sanırım. Aylar önce Sevgili Gülaycığımın evinde Arzu' nun bebişi Alperen için Bebek Partisi yapmıştık. Ben ha yazdım ha yazıcam derken Alperen bebek geldi dünyaya. O gün o kadar güzel lezzetlerle donatılmıştı ki soframız. Her birimiz kendi lezzetlerimizi getirip bol bol yedik içtik. Gülaycığım ve annesi de bize evlerini açmışlardı. O gün çekilen diğer fotoğrafları da görmek için burdan buyrun. Gülay' a da bize evlerini açtığı ve harika ev sahipliği için teşekkürler ediyorum.


Ben partiyi yazıp da buradan paylaşana  kadar Alperen de sağlıkla dünyaya geldi şükürler olsun. Arzu' ya ve eşine bebeklerini sağlıkla büyütmelerini diliyorum. Umarım Alperen bebiş de ailesine bolluk ve bereket getirir.

4 Ocak 2011 Salı

Kuru Dut ve Üzümlü Kek

Beni tanıyanlar uzun süredir kansızlıkla cebelleştiğimi biliyorlar artık. Hamilelik öncesinde de vardı kansızlığım ama doğumdan sonra beni zor durumlara sokacak seviyelere ulaştı. Öyle ki henüz lohusa iken evin içinde odadan odaya geçerken bile yoruluyordum. O zamanlardan beri bizim evde kuru üzüm, dut, kayısı, kuru incir vs hiç eksik olmaz. Bir de pekmezi unutmamam gerek tabii. Annesi gibi kansız bir yavru olarak dünyaya gelen küçük adam da pek sevdi bu kuru yemişleri; hala da beni bile şaşırtan bir şekilde tüketir hepsini. O aştı problemi de ben hala kansızım. Ne yapsam olmuyor, annemin her gelişinde torbalar dolusu getirdiği kuru meyveleri de artık içim almıyor, yiyemiyorum. Haliyle zamanla evde stok patlaması yaşanıyor, bu durumlarda stok eritmek için harika bir kek bu.

Malzemeler:
3 adet yumurta
1 su bardağı toz şeker
2 su bardağı un
1 çorba kaşığı limon suyu
1/2 çay bardağı kuru üzüm
1/2 çay bardağı kuru dut
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
Üzeri için pudra şekeri

Yapılışı:
1. Kuru üzüm ve dutları yıkayıp iyice kurumaları için kağıt havlu içine alın.
2. Yumurtaları ve toz şekeri köpürene kadar çırpın.
3. Limon suyu, vanilyayı da ekleyip tekrar karıştırın.
4. Unu ve una bulanmış meyve kurularını da ekleyip karıştırın.
5. Kek kalıbını yağlayıp hamuru kalıba alın.
6. Önceden ısıtılmış 170 derece fırında 40-45 dk pişirin.
7. Soğuyunca kalıptan çıkarıp dilimleyin ve servis yapın.

Kuru meyvelerin kekin içinde dibe çökmemesi için kuruduktan sonra bir de una bulayıp hamura öyle eklemeniz gerekmektedir.