28 Mayıs 2010 Cuma

Zeytinyağlı İç Pilav

Pirinç pilavı sevenler ikiye ayrılır bence ; sade pirinç pilavı sevenler ve çeşnili pirinç pilavı sevenler. Mesela ben tam bir pilav severim, her halini severim pirincin. İster sadece pirinçle yapılmış olsun isterse şehriyeli ya da iç pilav şeklinde. Babam örneğin içinde şehriye sevmez, illa ki sade pirinç olacak ya da bol domatesli. Benim ilk tercihim tel şehriyeli olmasından yanaysa da her türlüsü kabul görür, itirazsız yerim. Bir de kilolar dilediğimce yememe engel olmasa...

Geçtiğimiz haftalarda Elif Korkmazel' in televizyon programında yaptığı bu pilavı görünce aynı gün hemen denedim. Sonuç beni mutlu ettiyse de pilav konusunda tutucu olan büyük adamı edemedi maalesef. Yok efendim pilavın içinde üzüm mü olurmuş, yok tarçınlı pilav yenir miymiş. Napalım her yaptığımız herkesi memnun edecek diye bir durum yok değil mi? Ben afiyetle yedim, hem de kaç gün yedim bilmiyorum.

Malzemeler:

3-4 yemek kaşığı zeytinyağı
2 su bardağı pirinç
3 su bardağı su
1 adet kuru soğan
2 çay kaşığı kuş üzümü
2 çay kaşığı dolmalık fıstık
1 tatlı kaşığı tarçın
tuz, karabiber, karanfil ( ben karanfil kullanmadım )
dereotu

Yapılışı:
1. Pirinci bol suyla yıkayın. Üzümlerin saplarını ayıklayıp yıkayın.
2. Zeytinyağını tencereye alın ve ısıtın.
3. Yemeklik doğranmış soğanı yağda soteleyin.
4. Fıstıkları tencereye alıp renkleri biraz dönene kadar çevirin.
5. Pirinci tencereye ekleyin ve pirinçler cam gibi şeffaf görünüm alana kadar kavurun.
6. Tarçını, kuş üzümünü, tuzunu ve karabiberini ekleyin.
7. Son olarak suyunu da katıp yüksek ateşte tencerenin kapağını kapatıp kaynara çıkana kadar pişirin.
8. Kaynamaya başlayınca ocağın altını kısın ve pirinçler suyunu çekene kadar pişirin.
9. Suyunu çekince tencerenin üzerine kağıt bir havlu yada temiz bir bez yayarak kapağını kapatıp demlenmeye bırakın.
10. Ocağın altını kapatın ve pişen pilavın üzerine ince kıyılmış dereotunu serpin.
11. Sıcak olarak servis yapın.

Afiyet olsun
Bir de yemeklerin içinde dereotu, maydanoz gibi otları seçip ayıran, onlara tahammül edemeyenler vardır ki onları hiç anlayamıyorum. Ben özellikle içine ot giren her lezzetin o yemeği güzelleştirdiğine inanıyorum. Bu pilava da çok yakıştı. İster pilavın içine katın isterseniz de sadece üzerine koyarak servis yapın. Her haliyle yemeye doyamayacaksınız.

Herkese şimdiden iyi haftasonları

27 Mayıs 2010 Perşembe

Etimek Tatlısı

Bu aralar cidden çok boşladım blogumu, neredeyse haftada bir post yayınlayabiliyorum. Hani ahtapot olsam belki yetişirim, hiçbir işi hakkıyla beceremiyormuşum gibi geliyor bana. Nedir bu kadar beni böyle oyalayan ben bile farkında değilim, sorsanız ortada hiç sebep yok. Yine de şikayetçi değilim, sonunda birçok işi başarmış olmanın verdiği haz hiçbir şeye de değişilemez.

Etimek tatlısı herkesin hemen hemen benzer tariflerle yaptığı bir tatlıdır. Benim ekmek kadayıfına olan dayanılmaz hayranlığımdan ve bu tatlının da ona benzerliğinden olsa gerek asla geri çevirmem. O kadar keyifle yememe rağmen nedense daha önceden hiç yapmamışım. Hani böyle yerken sizi kendinizden geçiren tatlılar vardır ya işte etimek tatlısı benim için öyle. Şöyle diyeyim ben koca tepsiyi tek başıma yerim Allah' tan korkmasam:)

Malzemeler:
1 paket tuzsuz Etimek
2 su bardağı toz şeker
2 su bardağı su
2 yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı nişasta
1 lt süt

Yapılışı:
1. Şekeri tencereye alıp ocağın altını açın ve eritin.
2. Şeker eriyince içine suyu ekleyin. Şeker katı hale gelecektir. Eriyip şerbet haline gelene kadar kaynatın.
3. Etimek dilimlerini bir kaba yanyana dizin.
4. Hazır olan şekerli suyu etimeklerin üzerine tamamen dökün.
5. Üzerinin muhallebesini hazırlamak için sütün içine nişasta ve unu ekleyip sürekli karıştırarak pişirin.
6. Piştikten sonra etimeklerin üzerine hazırladığınız muhallebiyi dökün. Oda ısısına gelince buzdolabına koyun.
7. Dilimleyerek soğuk servis yapın.

Afiyet olsun.

Notlar:
* Mümkünse şekeri eritmek için derin bir teflon tercih edin.
** Etimekleri dizerken geniş ve yayvan bir kap tercih edin. Şerbeti içine çekince genişleyeceklerini göz önüne alın.
*** Muhallebiye şeker katmayın, alttaki şeker miktarı kesinlikle yeterli geliyor.
**** Dilerseniz üzerine bir de krem şanti hazırlayıp o şekilde de sunabilirsiniz. Elbette o zaman alacağınız kalori miktarına da razıysanız.

23 Mayıs 2010 Pazar

Kabak Kalye

Sebzeleri mevsiminde tüketmek konusunda biraz takıntılıyım. Fakat tek bir sebze var ki yalan değil arada mevsimi dışında da kaçamak yapıp alıyorum. Yani almamak için çok çabalıyorum ama kendime engel olamıyorum: Kabak... Hem çok seviyorum hem de oğluşun hiç itirazsız yediği sebzelerin en başında. Ama siz yine de mevsimi dışında mümkünse tüketmeyin.

Artık kabak da tezgahlarda yerini aldığına göre gönül rahatlığıyla tarifimi paylaşabilirim. Aslında Kabak Kalye hepimizin bildiği en temel tariflerden biri, ama bu defaki bir başka. Bu defa hem besleyici hem de lezzetli oldu. Çünkü Tefal Nutricook ile pişti. Tarif de Nutricook Düdüklü tencere ile verilen tarif kitabından zaten. Dileyen istediği gibi düşünsün ama ben çok içtenlikle diyebilirim ki bizim eve Nutricook girdiğinden beri diğer tencerelere pek iş düşmedi. Her ne kadar çok geniş hacimli olsa da hiç üşenmeden hemen hemen her yemeğimi onunla yaptım. Zaten pişirme teknoloji bir kere çok sağlıklı, hem de o kadar kısa sürede pişiriyor ki bu yönünü de gözardı edemiyorum.

Malzemeler:
6 adet kabak
3-4 adet domates
1 adet soğan
2-3 diş sarımsak
200 ml tavuk suyu ( içme suyu da kullanılabilir )
1 yemek kaşığı un
4-5 dal dereotu
2 yemek kaşığı zeytinyağı
tuz, karabiber


Nutricook ile Yapılışı:

1. Nutricook tencerenize zeytinyağını koyup ısınınca soğan ve sarımsağı ekleyin ve pempeleşinceye kadar kavurun.
2. Domatesleri küp küp doğrayın. Kabakları yıkayıp ikiye kesin ve ortasındaki çekirdekli kısmı temizleyin. 2 cm kalınlığında verev olarak kesin.
3. Domates, kabak ve ince kıyılmış dereotunu tencereye ekleyin.
4. Tavuk suyunu, un, tuz ve biberini ilave edip Nutricook' un kapağını kapatın.
5. Akıllı kontrol saatini 5 dk ayarlayıp 1. programı seçin. Buhar çıkışı gerçekleşince ateşi kısın ve böylece geri sayım başlamış olur.
6. Bir sonraki sinyal sesi duyulduğunda buhar çıkışı konumuna getirip ocağın altını kapatın. Böylece düşük basınçlı pişirme otomatik olarak başlamış olur.
7. Akıllı kontrol saati tekrar uyarı verdiğinde artık tencerenin kapağı açılabilir duruma gelmiş demektir.
8. Kabak kalyeyi servis tabaklarına alıp üzerini dereotu ile süsleyip servis yapabilirisiniz.

Not: Kabaklar kesinlikle renklerini kaybetmemiş oluyorlar. Ayrıca bu sürede pişen kabaklar biraz diri konumda oluyor, daha çok pişmiş isterseniz ilk baştaki süreyi daha uzun tutabilirsiniz. Fakat sebzeleri de çok fazla pişirmemek gerektğini unutmayın, ne kadar az pişerse vitaminleri o kadar içinde kalıyor.

Normal tencerede pişirecek iseniz yapılışı:

1. Tencereye zeytinyağını alın, ısınınca soğan ve sarımsağını ekleyin.
2. Pembeleşince domatesleri ekleyip birkaç dakika pişirin.
3. Verev kesilmiş kabakları, unu, tavuk suyunu, tuzunu ve biberini katıp tencerenin kapağını kapatın.
4. Kaynamaya başladıktan sonra kısık ateşte yaklaşık 15-20 dk kadar pişirin.
5. Pişmiş yemeğinizi servis tabağına alıp üzerini dereotu ile süsleyip servis yapabilirsiniz.

Afiyet olsun.



19 Mayıs 2010 Çarşamba

TuzBİBER Yaz Partisi

TuzBİBER Dergisi olarak 1 Ağustos 2010 İstanbul`da gerçekleşecek etkinliğimize davetlisiniz.
Kapalı bir mekanda ve brunch olarak yapmayı düşündüğümüz buluşmamızda, çeşitli sürprizler ve aktivitelerle güzel bir gün geçirmeyi umut ediyoruz.Bizimle bu güzel günü birlikte geçirmek istiyorsanız;


Blogunuzun linkini ( varsa )
İsminizi soyadınızı
Telefon numaranızı
Mail adresinizi

30.06.2010 tarihine kadartuzbiberpartisi@hotmail.com adresine gonderiniz.

***Brunch ücreti : 20 - 25 tl arasıdır.Yer : Anadolu Yakası ( Kadıköy )

***Katılımcı sayısına göre fiyat ve yer değişebilir.


17 Mayıs 2010 Pazartesi

Hem Lezzetli Hem Besleyici ;Cevap TEFAL NUTRICOOK

Uzun zaman önce, taa Mart ayında müjdesi verildi bu buluşmanın, şimdiden hazırlanmakta fayda var denildi. Gerçekten aylar öncesinden ajandalarımızı ayarlamaya, kendimizi o muazzam ürünlerle buluşmaya hazırlamamız gerekiyordu. Diğer hiçbir etkinlikte olmadığı kadar heyecanla beklediğim bir gün oldu. Geçtiğimiz yıl Actifry etkinliğinde yaşadıklarımız ve sonrasında Actifry ile deneyimlerim beni heyecanlandırmak için yeterdi de artardı bile.

Günün kahramanı elbette Tefal Nutricook idi. Kendisine sadece bir düdüklü tencere demek hem ayıp hem de yazık olur. Evde bir tanesi de Tefal olan tam 3 adet düdüklü tencerem var ve Nutricook' un onlarla yakından uzaktan alakası yok. Yeni nesil çok hem de çok akıllı bir tencere bu. Hem yemek yapmayı keyifli hale getiriyor hem de besin değerleri yüksek, lezzetli yemekler yememize imkan sağlıyor. Ürün müdürünün deyimiyle sinir bozucu derecede akıllı bir teknoloji.


Bildiğimiz tipteki düdüklerden gerçekten farklı. Bir kere Nutricook oksitlenmeyi azaltmak ve doğru pişirme ısısına daha çabuk ulaşmak için havanın çok büyük bir kısmını tahliye ederek işe başlıyor. Yani içerdeki yiyecekleri oksijenden arındırarak mümkün olabildiğince besleyici ve aynı zamanda da lezzeti yerinde yemekler sunuyor. Ve pişirme 2 aşamada oluyor.

1. aşama Basınçlı Pişirme; besinlerin pişebilmesi için gerekli doğru ısı miktarını mümkün olan en kısa zamanda sağlamak

2. aşama Düşük Basınçta Buharlı Pişirme; besinlerin üst kısmının fazla pişmesini önlemek için ısı kaynağı kapatılıp, ısının yavaş bir şekilde besinin iç kısımlarına işlemesini sağlıyor.


Nutricook' ta 4 temel besin grubu için 4 ayrı programı var ; sebzeler, nişastalı besinler, etler ve balıklar. Bunların dışında çorba, tatlı, kızartma gibi şeyleri de yapabiliyor.


Her besin grubu için belirlenmiş bir süre var, yemeğinizin malzemelerini tencerenize yerleştirip kapağını kapatıp akıllı saatini de ayarladığınızda geriye sadece saati duymak kalıyor. İlk uyarı sesiyle birlikte ocağın altını kısıyorsunuz, bir sonraki uyarı sinyalinde ocağı tamamen kapatıp bu defa da içindeki buharla düşük basınçla buharlı pişirme başlatıyorsunuz. İşte bu kadar basit.



Üstteki fotoğrafta görülen bu enfes şey safran soslu dil balığı. Biz zaten ailecek balığın her türlüsüne tav oluruz ama böylesine de balık yemeyenler bile dayanamaz. Hem de pişerken etrafa hiç koku saçmadığını söylemem gerek. Evinde balık pişirmekten korkanlara duyurulur. Ev balık kokacak diye böylesi bir nimetten uzak kalınmaz, benden söylemesi.


Bu gördüğünüz Arnavut ciğeri de bir diğer Tefal' in, Tefal Actifry' ın mahareti. Ben ciğeri ağzına sürmeyen biriyim, ama bu koca tabağı büyük adam tek başına sildi süpürdü dersem ne demek istediğim açık ve net anlaşılır sanırım.


Vee günün en tatlı anı yine Tefal' den. Bu defa sahneyi VitaCuisine alıyor ve buharda çikolatalı sufle yapıyor bize. VitaCuisine önümüzdeki aylarda satışa çıkacak en yeni ürünü Tefal' in. Onunla aynı anda hem balık hem tatlı hem de sebze pişirebileceğinizi söylesem hele de kokularının birbirlerine karışmayacağını eklesem herhalde nasıl bir ürün olduğunu az çok anlarsınız.

Bize bu keyifli günü planlayıp, birbirinden besleyici ve lezzetli yemekleri birlikte pişirip tatma imkanı sağlayan tüm Tefal ekibine ve tarifleri uygularken bizleri yönlendiren MSA' dan şefimize teşekkürler ediyorum. O gün etkinlik için yola çıkarken hiç keyfim yoktu, içimde sıkıntı ile gitmiştim yalan değil ama MSA ' da geçirdiğim birkaç saatte işte gördüğünüz gibi nasıl da yüzüm gülmüş. Bu arada etkinlikte benimle birlikte olan büyük adam da çok keyif aldı. Evde mutfağa yemek yemek dışında pek girmese de orada elinden kaşığı, bıçağı almak bana pek nasip olmadı. Tefal sağolsun bugünleri de gördük :)

Günün sonunda Tefal yine bize cömert armağanını verip yüzümüzde mutluluk izleriyle evimize yolcu etti. Hemen ertesi gün Nutricook ile denemelere başladım. Neler mi yaptım? Pek yakında...

14 Mayıs 2010 Cuma

Çilekli Kolay Pasta

Çilek mevsimi geçmeden tarifi paylaşayım istedim. Çileklerin tezgahlara çıktığı ilk günlerde büyük hevesle yapmıştım bu pastayı. Aslında pasta demek olmaz, tembel pastası ya da kolay pasta demek daha doğru. Ama sonuç çilekseverimi memnun etti ya gerisi hiç önemli değil. Çocuklar için pasta görünümlü birşeyler olsun da ne olursa olsun zaten, mutlu olmaları o kadar kolay ki.

Tarifin tamamı değil ama şekli ve kreması Leziz Dergisi' nin Nisan 2010 sayısından . Dergide alt tabanı tart olarak yapılmış ancak ben evdeki hazır UNO pastabanı kullanarak yaptım.

Malzemeler:
1 adet sade UNO pastaban ( 2 kattan sadece tek katı kullanılacak )
keki ıslatmak için 1 bardak süt

kreması için:
3 su bardağı süt
100 gr margarin
3 çorba kaşığı un
1 su bardağı toz şeker
1 paket vanilya
3 adet yumurta
1 limon kabuğu rendesi

üzeri için:
20-25 adet taze çilek
1 paket tart jölesi
pudra şekeri

Yapılışı:

1. Krema için süt, un, toz şeker, vanilya ve yumurtaları derin bir kapta çırpın.
2. Margarini tencerede eritin.
3. Rendelenmiş limon kabuğu ile sütlü karışımı tencereye ekleyin.
4. Kısık ateşte muhallebi kıvamına gelene kadar pişirin.
5. Pastabanın tek katını servis tabağına alıp süt ile her tarafını ıslatın.
6. Pişen kremayı ocaktan alıp arada bir çırparak soğutun.
7. Soğuyan kremayı kekin üzerine yayın.
8. Yıkanıp süzülen çilekleri teker teker jöleye batırıp kremanın üzerine yerleştirin.
9. Birkaç saat buzdolabında bekletin.
10. Servis yaparken üzerine isteğe göre pudra şekeri serpebilirsiniz.


Üzerine normalde daha sık çilek konulması gerekir. Ama benim marketten bu pasta için aldığım çilekler pasta yapımına kadar dayanamadılar, birilerinin midesine indiler. Bana da kala kala bu kadar çilek kaldı. Siz yapacak olursanız çilekleri daha sık yerleştirin ve mümkünse daha minik çileklerle yapın. İşten eve geldiğinizde birkaç dakikada yapıp akşam yemeği sonrası evdekilere renkli bir sürpriz yapabilirsiniz böyle bir pastayla. Yerken tek tek çileklerin kabuklarını ayıklamak biraz uğraştırsa da görünüm olarak da böyle çok daha şık olduğu kesin.

Not: *Üzeri için çilek yerine muz ya da dilediğiniz başka bir meyve ile de yapabilirsiniz.
**Jöle kullanmaz iseniz kısa sürede tüketmediğiniz taktirde çileklerin rengi solacaktır.
***Kremasını kakaolu yapmak isterseniz pişirirken içine 3 çorba kaşığı kadar kakao ekleyebilirsiniz.

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Zeytinyağlı Enginarlı Taze Bakla

Bir evin erkeği eğer bir yemeği yemez ise o yemek genelde o evde pişirilmez mi acaba? Yani bizim evde genelde durum budur, istisnaları olsa da büyük adamın sevmediği şeyleri - kendim sevsem bile- pek yapmadım bugüne kadar. Taze bakla da o yemeklerden biriydi. Halbuki çok da severim zeytinyağlı baklayı, üzerine de sarımsaklı yoğurtla hmmm yeme de yanında yat olur tam. Geçtiğimiz 23 Nisan tatilinde Erdek' te otelde yemekte bakla görünce dayanamadım aldım. Sonra da anneme evlendiğimden beri hiç yapmadığımı söyledim. O da ertesi gün Erdek semt pazarından bana yarım kilo aldırdı ısrarla. Tatilde bizimle olan İzmir' li Umay' cım da bana farklı bir tarif önerince gelir gelmez bu tarifi pişirdim. Annesi taze baklaya bir adet de enginarı eklermiş, illa ki öyle yapmamı istedi. Neden olmasın dedim ve denedim, büyük adam bile yedi desem nasıl olduğunu anlarsınız sanırım. '' Güzel bir yemekmiş bu bakla yahu '' demesi de haliyle beni mutlu etmeye yetti.

Malzemeler:
1/2 kg taze bakla
1 adet orta boy soğan
1 adet enginar
1/2 limonun suyu
4-5 dal dereotu
3 yemek kaşığı zeytinyağı
2-3 yemek kaşığı un
tuz
sıcak su


üzeri için
sarımsaklı yoğurt

Yapılışı:
1. Su dolu bir kaba un serpiştirin. Uçlarını ayıklayıp ikiye böldüğünüz baklaları bu suyun içine atın. ( kararmaması için )
2. Tencereyi ocağa alıp zeytinyağında yemeklik doğranmış soğanı soteleyin.
3. Kuşbaşı doğradığımız enginarların üzerine kararmaması için limon suyunu döküp bekletin.
4. Baklaları ve enginarları tencereye alıp birkaç dk. kavurun.
5. Üzerine bir kaşık kadar un serpiştirin ve üzerini geçmeyecek kadar sıcak su ekleyin.
6. Kısık ateşte baklalar yumuşayana kadar pişirin.
7. Ocağın altını kapatın, ve üzerine inci kıyılmış dereotunu serpin ve oda ısısına gelene kadar kapağını açmayın.
8. Oda ısısına gelince servis tabağına alın.
9. Üzerinde sarımsaklı yoğurt ile servis yapın.

Afiyet olsun.

7 Mayıs 2010 Cuma

Dolmabahçe Et ve Kebap Cevahir AVM

Pazar günü öğleden sonra Dolmabahçe Et ve Kebap' ta inanılmaz keyifli saatler geçirdim. Cevahir Alışveriş Merkezi içinde 5. katta yer alan Dolmabahçe açıkçası beni hem çeşitleri ile hem de harika lezzetleri ile büyüledi. En önemlisi de yöneticisinden servis elemanlarına kadar çok güleryüzlü hizmet veriyorlar. Bu bence hepsinden önemlisi. En nihayetinde iki lokma ile doyuyoruz ama beni bir kez daha yemek yediğim yere götüren şey orda gördüğüm güleryüzlü hizmettir. Bu anlamda tebrik ediyorum tüm ekibi.

Görüldüğü gibi salata bar çok zengindi; salata çeşitlerinin yanısıra bol zeytinyağlı çeşitleri önce göze hitap ediyor, sonra da tazeliği ve lezzetiyle mideye.

Ve minik enfes fındık lahmacunlarla açılışı yaptık. Güya karnımız tok, yiyecek yerimiz yoktu. Eeee bir de aç gitseydik ne olurdu bilmiyorum, gelen hiçbir çeşide hayır demeden hepsini tattık.

Tavuk kanatlardan tutun da kuru dolmalara, beytilere kadar yok yoktu masada. Daha birini tatmadan diğer çeşitler sunuldu önümüze. İnsan tok iken bu kadar yer mi yahu, olacak şey değil, yemeye doyamadık.

Sıra tatlılara geldiğinde midede yer kalmadı derken, bu enfes şeyleri tatmasak aklımızda kalırdı. Biz de ne yaptık, elbette hepsini tattık. Krem karamel kesinlikle tam benlikti, asla yumurta kokusu ve tadı olmayan tam sevdiğim gibiydi. Künefe ve fırın sütlaç da yine aynı keyifle yendiler. Hem kebap konusunda hem de tatlı konusunda gerçekten başarılı bir yer Dolmabahçe.

Veee günün en bomba tabağı aşağıda gördüğünüz bu Dolmabahçe Kebap. Izgara biftek arasında mantar sote ve kaşarla inanılmaz güzel bir yemekti. Hem eti çok iyi pişmişti, hem de içindeki mantarlı harç çok uyumlu idi etle.

Bu daveti organize eden Sevgili Değişik Tatlar Meloş' a, bizleri en iyi şekilde ağırlayan Cihangir Bey ve tüm ekibe özellikle Burçin' e teşekkürler ediyorum. Bizleri çok büyük bir evsahipliği göstererek memnun ettiler. Umarım onlar da çıktıkları bu yolda hep aynı kalitede ve lezzette devam ederler ve başarıları daim olur. Bir de elbette en yakın zamanda Anadolu Yakasında bir şube bekliyoruz.



Bu da Zeynepcim, gün boyu yanyana yedik, içtik eğlendik. Cicim neşemiz hep daim olsun inşallah.

4 Mayıs 2010 Salı

Bahara Merhaba Dedik

Bu Pazar sabahı evdekileri bırakıp da erkenden yolları düşmek için oldukça keyifli bir nedenim vardı. Sevgili Hilal ve Ayşen' in 2.sini düzenlemiş oldukları Bahara Merhaba Blog Yazarları Buluşması için yola çıktım. Fındıklı' da Sosyete Sofrası' nda 35 kadar blog yazarı, bazılarının yanlarında eşleri, kimilerinin çocukları ve aileleri ile inanılmaz keyifli saatler yaşadık. Bu kadar kalabalık bir katılım olacağını açıkcası ben ummamıştım, fakat benim gibi birçok arkadaşım aynı heyecan ve çoşkuyla oradaydık.



Kahvaltı sonrasında da birbirimize çekilişle hediyeler verdik. Benim hediyem Hilalcimden geldi, birbirinden güzel 5 ayrı fular almış, tekrar teşekkür ediyorum.





Orada bulunmaktan en çok yüzyüze tanımadığım arkadaşlarımı tanıdım diye mutlu oldum. Özellikle ben içeri girer girmez ayağa kalkarak boynuma sarılan Güler Ablamı çok sevdim çok, aynen yazılarında da olduğu gibi şeker gibi bir insan. Onu tanıdığıma ve tüm günü onunla beraber geçirdiğime çok memnun oldum. Sonra yine Sevgili İnci Abla, Bengü ve Behiye var tanımaktan çok keyif aldığım. Ve daha ismini sayamadığım bir sürü yeni arkadaş. Hepsiyle bundan böyle daha güzel paylaşımlarımız olacak bundan eminim.

Eee bir de tanıdığım dostlarım vardı elbette, bol bol muhabbet edip gülüp eğlendik. Sevgili Aylincim, gülen gözlü kadın Zeynepcim, sarı mutfağım Handem ve daha kimler kimler....




Bu kahvaltıyı organize eden Sevgili Hilal ve Ayşen' e öncelikle teşekkürlerimi yolluyorum. Sıradaki buluşmayı da heyecanla bekliyorum.





3 Mayıs 2010 Pazartesi

Artık Benim de Bir Ekmek Yapma Makinem Var.

Uzun zamandır beklediğim görüntü işte buydu. Mutfağımda her ne kadar bir bardak koyacak dahi yer olmasa da onun yeri hemen hazır edildi. Yanında yöresinde ne varsa toparlanıp bu uzun vakittir beklenilen misafire yer açıldı. Bayağı bir zaman gittim geldim, baktım inceledim Essenso'yu. Gerçi annem de 2 yıldır bu makineyi kullanıyor ama benim olmadığı için nedense ona gittiğimde hiç elimi sürmedim, hiç bulaşmadım nasıl yapılıyor bu makinede ekmek diye. Sadece Pazar sabahları biz uyanmadan eve yayılan mis gibi ekmek kokusu beynimize işlenmişti.

Esse Mağazaları' nda ara ara bazı ürünlerde indirim yapılıyor. Bu makinenin de indirime girdiğini bildiğimden bekledim. Öyle çok büyük paralar değil ama nasılsa çok acil ihtiyaç değil diye ucuz almış olmanın keyfini de yaşayayım istedim. Sonra bir Pazar günü gazete ekinde indirim haberini alınca hemen harekete geçtim. Eeee artık bekleyecek sabır da kalmamıştı hani. Yemekbiz yazışma grubununa da haber salıp benim gibi habire gelen ekmek tariflerinden etkilenip ekmek makinesi alma niyeti olanları harekete geçirdim Sanırım Esse sayemde bayağı bir satış yaptı:)

Her gık dediğimde yardımıma koşan benim iyi yürekli kızkardeşim de sağolsun götürdü ablasını ve alıverdik makinemizi getirdik evimize. Neslihan getirip de ayarlarını da o gösterdiği için küçük adam hala '' Nettan tece aldı bunu'' diyip duruyor. Artık ne desem boş, teyzesi almış bir kere.

Evimize geldiğinden beri evdeki keyfi anlatmam yersiz elbet. Bir de kendimizi, fazla yemeyelim diye nasıl frenlediğimizi. Aslında kilo verme çabasında olan birinin yapacağı iş değildi bu ama oldu bir kere. Ölçüyü kaçırmadan, sağlıklı, katkısız ekmek yemenin bedeli yok. Hele de oğluşun sıcakken yediği her lokma içimin yağlarını eritiyor.

Makine alırken nelere dikkat edilmesi konusunda geçtiğimiz yıllarda Sevgili Devletşah çok güzel bir yazı hazırlamıştı. Eğer sizin de mutfağa böyle bir konuk almaya niyetiniz varsa bence bu yazıyı okuyun derim.

Sağlıklı, huzurlu, sorunsuz ve katkısız bir hafta diliyorum herkese.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

TuzBİBER Mayıs Sayısı Yayında

Eveeeet yepyeni bir sayıyla yine dopdolu, yine bomba gibiyiz. Bu ayki konuğum Sevgili Gülay, onun hakkında merak ettiklerimi sordum, birbirinden güzel tariflerini aldım. Ve Hayat Bahçesi' nde bu sayıda çok önemli bir konudan bahsettim, plastik torbadan bez torbalara geçişten. Hadi ne duruyorsunuz, hemen TuzBİBER' e.

http://tuzbiberdergisi.com/tuzbiber/tuzbiber_mayis10.html